15 Ocak 2015 Perşembe

Online Film Geceleri #1 Schindler List


Merhaba sevgili takipçi aday adayım!

      Yepyeni bir işbirliğiyle karşınıza koştum geldiim. Aslında birazdan anlatacağım olay tamamen spontane gelişti, engel olamadım. Şöyle ki benim saygıdeğer, sanattan anlayan arkadaşım sevgili Alihan Kaya ile birlikte yaptığımız film gecelerini bloga taşıyalım dedik. Yani o dedi bende onay verdim ve oturdum bilgisayarımın başına.

      Öncelikle söylemeliyim ki bu bir film tanıtma yazısı değil, filmi yorumlama -bizim filmden ne anladığımızla ilgili- bir yazı. O yüzden izlemeyen arkadaşlar izledikten sonra okursa daha iyi olur. Sonra aman efendim spoiler verdin, aman ben o filmi izleyecektim olmasın.
       İlk filmimizin adı Schindler's List (Schindler'in Listesi) 1993 ABD yapımı bir film. Yönetmenliğini Steven Spielberg üstleniyor. Kısaca şöyle özetleyebiliriz filmin konusunu;
2. Dünya Savaşı yıllarının Nazi Almanya'sında girişimci bir Alman Oskar Schindler, askeriye için metal kaplar üreten bir fabrika kurar ve bu iş için sermayeyi ve iş gücünü Yahudiler üzerinden sağlar. İlerleyen zamanda Yahudiler'in gördüğü baskıyı içine sindiremeyen Schindler, onları kurtarmak için uzunca bir liste yapar.
Atlamadan söyleyeyim Thomas Keneally'nin Schindler'in Gemisi adlı kitabından uyarlama ayrıca. Anlayacağın yaşanmış olaylardan baz alınarak yapılmış bir film. Kitap uyarlaması da olsa neticede bu 'şeyler' yaşanmış, böyle olması daha çok can yakıyor belkide. Filmi izlerken 'insan insana bunu yapar mı?' diye sık sık sorguladık Alihan ile birbirimizi.



Schindler'in Listesi 1993 senesinde 12 akademi ödülüne aday gösteriliyor ve 7'sini kapıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse film bizim ağzımızda buruk bir tat bıraktı.

Filmde altı çizilecek çok sahne var. Hangisinin daha iyi olduğuna kesinlikle karar veremedim. Ama özellikle altını çizdiğim bir sahne vardı ki teknik açıdan çok beğendiğim bir sahneydi. Tam olarak timecode’unu söyleyemem ama Nazi askerlerinin Yahudi evlerini bastığı bir sahnede bir Yahudi'nin öldürüldüğünü piyanonun üzerine düşünden anlıyoruz. Sonra bir diğer asker piyano çalmaya başlıyor ve bunu dinleyen askerler “Bach or Mozart?” diye tartışıyor. Anlamakta zorladığım şey ise bir yanda bir insanın ruhu bedeninden ayrılırken, hayalleri umutları yok olurken bir insan nasıl bu kadar kayıtsız olabilir? Hadi tamam onu geçtim, klasik müziği dinlerken sanatçı ayrımı yapabilecek kadar bilgi sahibi olan insanlar nasıl olur da yine olanlara bu kadar kayıtsız kalabilir, şaşkınlığımı gizleyemiyorum doğrusu.

İkinci bir en bulduğum sahne ise Yahudiler evlerinin basılacağını anladıkları zaman. Evin büyüğü (evin annesi) çocuklarına kolyesinin pırlantalarını yediriyor. Yani demek oluyor ki eğer ayrı düşerlerse eğer biri sağ kalabilirse en azından bir süre geçinebilmesi için değerli bir eşyaya sahip oluyor. Çaresizlik daha nasıl anlatılabilir, daha nasıl beyaz perdeye yansıtılabilir kesinlikle bilmiyorum.

Filmin müziklerini gerek Alihan gerek ben ikimizde çok çok çok beğendik. Film 93 yapımı olmasına rağmen siyah beyaz çekilmiş bir film, aslında renkli bir versiyonu daha var ama biz siyah beyazı tercih ettik. Belki eski filmlere olan hayranlığımızdandır. Hani bu minvalde düşününce kamera açılarının, kadrajların, geçişlerin bu kadar profesyonelce olması çokta şaşırtıcı değil. Çok ince düşünülmüş ve film bittikten sonra bile kendini düşündürecek, etkisini uzun süre yitiremeyeceğiniz bir film.

Eveeet biz izlerken bunları düşündük. Sende neler düşündün, neler hissettin, en çok neyi sevdin, kendine dair ne buldun benimle paylaş. Buraya kısaca yazdım sen gel uzunca konuşalım. Ben sinema eleştirmeni değilim sadece film izlemeyi, izlediklerimin hakkında konuşmayı seviyorum hatalarım varsa affola. Bir dahaki yazıya kadar sağlıcaklaaa!



Bir Küçük "Llorona" Hikayesi

Merhaba Sevgili Takipçilerim ve Aday Adaylarım!       Dünya’nın iyi insanlar hatırına döndüğü bu kötü günde herkese, dağlara, taşlara u...